Her geçen gün gelişen teknoloji, bizi şaşırtmaya devam ediyor. Ancak pek çok insanın merak ettiği bir konu var: Neden teknoloji bu kadar gelişmişken yıllardır ambulans ve polise açık adres vermek zorunda kalıyoruz?
Telefonun sinyali ile ulaşmaları mümkünken neden adres için vakit kaybı yaşıyoruz? Bunu eminiz birçok insan merak ediyordur.
Ancak cevabı sandığınız kadar “gelişmiş teknoloji” ile ilgili değil. Peki neyle ilgisi olabilir?
Aslında, telefon sinyali gibi teknolojiler yardımıyla kişilerin konumlarına ulaşmak mümkün, ancak bu durumun sınırlamaları var.
Telefon sinyali veya GPS kullanarak konum belirleme, hassas bir gizlilik meselesi olduğundan, bu tür verilerin toplanması ve kullanımı yasal düzenlemelere tabi. Avrupa’da GDPR gibi sıkı gizlilik yasaları, bu verilerin nasıl kullanılacağına dair katı kurallar koyuyor.
Acil bir durumda bile, bazı bölgelerde kişilerin açık onayı olmadan telefon sinyaline veya GPS verisine erişim sınırlı olabiliyor. Bunun yanında acil durum hizmetleri tarafından toplanan konum verilerinin güvenliği de önemli bir konudur. Yanlış ellerde bu bilgiler suistimal edilebilir, bu yüzden her ülke ve bölge bu verilerin nasıl ve ne zaman kullanılacağına dikkat ediyor.
Telefon sinyali, her zaman kusursuz bir doğruluk sağlamıyor.
Kapalı alanlarda telefonun GPS sinyali zayıf olabiliyor. Bu durumlarda sadece telefon baz istasyonlarından alınan sinyallerle konum belirleme yapılabilir, fakat bu sinyallerin doğruluğu da birkaç yüz metreye kadar değişebiliyor.
Kırsal alanlarda veya dağlık bölgelerde telefon sinyali zayıf olabilir ya da tamamen kaybolabilir. Bu da kişilerin konumlarının doğru belirlenmesini zorlaştıran bir durum. GPS, genellikle açık hava koşullarında 5-10 metre hassasiyet sağlıyor. Ancak yoğun şehir merkezlerinde, yüksek binalar sinyali bozabilirken doğruluk sapması olabiliyor.
Acil durum hizmetlerinin telekomünikasyon sağlayıcıları ve GPS verisi ile doğrudan entegrasyon içinde çalışması, her yerde tam olarak oturmuş değil.
Özellikle altyapısı gelişmiş olmayan ülkelerde bu entegrasyon eksik oluyor. Bazı ülkelerde acil çağrı sistemleri, arayanın telefon numarası ve bazı durumlarda kabaca konumunu tespit edebiliyor. Fakat bu sistemler, genellikle telefon baz istasyonlarına dayalı olduğundan, sadece yaklaşık bir konum veriyor.
Avrupa, ABD ve bazı gelişmiş ülkelerde AML (Advanced Mobile Location) gibi sistemler yaygınlaşmaya başladı. Bu sistemler, acil çağrı yapıldığında kullanıcının GPS veya Wi-Fi üzerinden konumunu otomatik olarak iletiyor. Ancak bu sistemler her telefon modeli veya operatörle uyumlu değil.
Teknolojik çözümler her durumda yeterli olmuyor.
Dolayısıyla hâlâ adres bildirirken birinci ağızdan verilmesi gerekebiliyor. Çünkü bir adresin özelliklerini bildirmek, olaya müdahale eden ekiplere daha fazla bilgi sağlıyor. Ayırt edilebilecek detaylarla ekiplerin müdahalesi daha hızlı gerçekleşiyor.
Teknoloji her ne kadar gelişmiş olsa bile, çeşitli yasal, teknik ve operasyonel kısıtlamalar sebebiyle acil çağrılar sırasında manuel adres bilgisi verilmesi hâlâ büyük önem taşıyor. Bu durumla ilgili geliştirilmiş teknolojiler yavaş yavaş entegre edilse de sürecin tamamlanması zaman alacak gibi görünüyor.